“Zihin neye benzer” diye sorulduğunda, cevap olarak kaç kişi “su” gibi der acaba?
Su akar,
Su berraktır,
Su dokunur,
Su uyumdur,
Kısacası su varoluştur…
Zihin; akabiliyorsa varlığını sürdürebilir,
Zihin; berrak olabildiği oranda üretebilir,
Zihin; dokunabildiğinde hayat bulabilir,
Zihin; uyumluysa sosyal bir varlığa dönüşebilir…
O nedenledir ki zihin, tıpkı “su” gibidir.
Suyun varlığı, içinde bulunduğu yaşam döngüsünün tüm halkalarının sağlıklı olmasına bağlı. Çevre temizse su temiz kalıyor, çevre kirliyse, en çabuk su kirleniyor.
Bugün, Özdemir Asaf’ın; “Bütün renkler hızla kirleniyordu. Birinciliği beyaza verdiler” dizesini değiştir deseler; “Her şey kirleniyordu. Birinciliği ‘su’ya verdiler” demekte bir sakınca olmaz sanırım.
“Zihin berraklığı”da kişisel çabaların sonucu gibi görülse de, gerçekte zihnin bulunduğu çevrenin etkisi çok büyüktür.
Çevre ne kadar olumlu bir ortam oluşturuyorsa, zihin o kadar berraklaşıyor.
Yöneticilerin “zihin berraklığı” ise, ortamlarının berraklığı ile doğru orantılıdır.
Tıpkı suyun “yaşam döngüsü” gibi, çalışma alanları da zihinler için; “yaşam döngüsü”nün bizatihi kendisidir.
Bu zincirin tüm halkalarının birbirleri ile uyumlu, birbirlerine geçirgenliği olan, birbirlerine dokunabilen özellikler taşıması gerekir.
Bunlardan biri bile bu koşullara uymuyorsa, sorun büyüktür…
Eğer bir yöneticinin kafası karışık ve sürekli hata yapıyorsa, hem kendisine hem de çevresine bakmalı.
Eğer bir yönetici başarılı ise, önce çevresine bakmalı…
O nedenledir ki, yöneticiler çalışma arkadaşlarına sadece “birlikte çalıştığı insanlar” olarak değil, “zihinsel ayna” olarak bakabilmeyi öğrenmelidir.
Evet… Öğrenmelidir.
Bir yönetici için en kolay görünen, ancak en zor işlerden biridir bu.
Her yöneticinin masasında bir bardak su olmalı…
Zihninin berraklığı ile paralellik kurabilsin diye…
Bir önceki yazı Yeni Kuşaklar – Yeni Umutlar…
Leave A Reply