Lafı uzatmadan problemin ne olduğunu ortaya koymak gerekir.
En büyük problem; “problemi formüle etme, problemi tanımlama ve problemi oluşturmada yöntem geliştirme” konusunda, yeteri kadar çaba içinde olmamamızdır.
Evet… En büyük sorunumuz bu.
Bunun altında eğitim sistemimiz, kültürümüz gibi birçok neden sayılabilir.
Hepsi doğrudur. Ancak tüm bunların üzerinde; “problemler mutlaka başkaları tarafından çözülür” gibi bir algımız var.
Bu; doktor karşısında, “hastayım doktor” deyip, “neyiniz var” denildiğinde, “o kadar para veriyorum, onu da sen bul” demek gibi bir şey…
Böyle bir algı, problemi sadece; “bir problemim var” cümlesinin ötesine geçirmiyor.
Ve tabii sokaklar, caddeler, okullar, evler, iş yerleri… Kısaca tüm ülke insanları, sanki üzerinde “bir problemim var” yazan tişört ile dolaşıyor.
Şirketlerinde en büyük problemlerinin başında bu konu geliyor.
Tüm bireylerin, yanında, altında, üstünde, hatta sadece telefonla konuştuğu insanlar ile problemi vardır ya da olabilir.
Problemin olması önemli değildir, önemli olan “formüle edilmemiş bir problemin” olmasıdır.
Zira bu gibi durumlarda “niyet okumak” gibi, dünyanın en tehlikeli alanına girilmeye başlar.
Bütün kötülüklerin anasıdır “niyet okumak”…
Her insan, birey olmanın temel koşulu olan, “cesaretle kendine soru sormayı” bir yöntem haline getirmeli ve “problem ne?” diyebilmelidir.
Formüle edilmeye başlanan her problem, çözüme dair verileri de içinde barındırır.
Evet… Problem; çözümü içinde barındırır.
O nedenle; bir kağıt kalem alıp, problemi oluşturan konuları alt alta yazmak, sorunların çözümünü en kestirme yoldan çözmenin anahtarı olabilir.
Şirketlerin her çalışanı, sorun gördüğü konularda “problem nedir?” sorusunu kendine sormaya başladığında;
“Gelecek problemsiz gelecek”tir…
Bir önceki yazı Zafer Sarhoşluğu…
Comment
Yapılandırılmış görüşme gibi düşünebilirmiyiz…Probleme odaklanma ve çözüm yollarını sınıflandırma:))
Başarılar dilerim