İtalya… Bir bayram tatili aralığında, göz ucuyla da olsa dokunabilmek.
Her görülen yeni yer, yeni düşüncelere yelken açtırıyor.
İtalya… yelkenleri şişirmek için bol rüzgarın olduğu ülke.
Bu duygularla bakınca;
Her uygarlık, kendini ifade edeceği bir yöntem bulur, geliştirir.
Kimisi felsefe, kimisi sanat, kimisi savaşçılığı, kimisi ise strateji becerisi ile tarih sahnesinde yer almıştır.
Bu çeşitliliği çoğaltmak mümkün.
Roma İmparatorluğu da kendini birçok alanda ifade ederken, bunlar içinde mimarlık en belirleyici olanı.
Üstelik Roma İmparatorluğu, sadece İtalya ile sınırlanmış değil.
Bizim ülkemizde de birçok antik kentte, bu izleri görmek mümkün.
İmparatorluğun; düzen, hiyerarşi, yönetim, adalet gibi konularda, kendini en iyi ifade ettiği alan, mimari yapılarda gösteriyor.
Yapılara, kurulan kentlere ve içindeki bezemelere baktığımızda, yönetimin nasıl olduğuna dair tüm göstergeleri görmek mümkün.
Yapılar, meydanlar… İşlevselliğinin ötesinde “retorik”tir.
Her şeyin en ince ayrıntısına kadar çözümlendiği, estetik, bütünlük ve duygunun tüm temsillerinin karşılık bulduğu ve bunu bir retoriğe çevirebilmiş bir başka uygarlık, açıkçası tarih sahnesinde pek yok.
Roma İmparatorluğu hüküm sürdüğü yüzlerce yıl boyunca, bu tavrından en ufak bir taviz vermemiştir.
İmparatorluk Roma’sı için; “üç boyutlu retorik” demek yanlış olmaz herhalde…
Mimariyi bu kadar içselleştiren ve bir ifade aracı haline getiren Roma İmparatorluğu’ndan herkes kendi payına birtakım dersler çıkarabilmeli…
Şirket yönetimleri de kendini ifade edeceği yolu, yöntemi bulmalı ve uygulamalı.
Yönetimlerde benzerlikler vardır dense de, her şirketin “kendine özgü olduğu”da bir gerçektir.
Bu gerçeğin farkında olup, onun karşılığı yönetim organizasyonunu ve ifade edeceği “dili” oluşturanlar başarılı oluyor, buna karşın “mış gibi yapanlar” ise; en iyi olduklarını düşündükleri zamanlarda, başarısızlığın engin denizlerine yelken açıyorlar…
O yüzdendir ki; her şirket, dönem dönem yönetimlerini tıpkı Roma İmparatorluğu’nun yaptığı gibi, yeniden inşa etmeli ve bu inşasının “dili”ni de bulmalıdır.
Vitrivius, bundan iki bin yüz yıl önce yaşamış Romalı bir mimardır. Onun yazmış olduğu “De Architectura” adlı kitabında mimarlığın ilkeleri ve uygulaması öylesine ayrıntılıdır ki, bugün bile mimarlara rehberlik yapıyor…
Her şirket yönetimi bir Vitrivius çıkaramayabilir…
Ancak o ve onun gibilerden bugün için kurumlar adına alınacak olan ders; “beş boyutlu yönetim”* inşa edebilmektir.
Boyutlar arttıkça tanımlar zorlaşıyor ve karmaşıklaşıyor…
Tanımlamak; çok değerli ve bir o kadar sancılıdır.
Unutmamalı ki; sancılı olmayan bir doğum da yoktur…
*Bir sonraki yazının konusu
Bir önceki yazı Ruhu Şarj Etmek…
Comment
ustam;
goz ucu ile bakamadiginiz ve farkedemediginiz o kadar cok sey var ki ancak onlari cok uzaklardan derinlemesine bakildiginda gorulebilir.. onemsiz gorulen, onemini belli edene kadar saklar taki fark edilene kadar saklar. meyvenin icindeki cekirdek gibi , meyve yeniline kadar fark edilmedigi gibi.. arayisa devam edin bir gun gercek yonetim sistemini tam anlamiyla kesifedene kadar isigi aramaya devam edin. isigi bulup cikardiginizda ortalik aydinlik olacaktir.. eger isigi buldugunuza inaniyorsaniz her sey yolunda demektir