İnsan kaynakları birimlerinde, en çok sorulan sorudur;
“biz nasıl bir insanı işe almalıyız?”
Bazıları, çalışan insan konusunda; “bir model oluşturalım, bundan sonrasında bu modele uyanları seçeriz” mantığıyla “prototip” oluşturmaya çalışır.
Bir kısım yönetici de insan kaynaklarına, “bizim işimize yarayacak en iyisi”ni bulun diye talimat verir.
Açıkçası, böyle bir insan prototipi ya da bu tipi yetiştiren bir mekanizma, bir ağaç ya da bir toprak yok.
Ancak, her insanda “açığa çıkabilecek potansiyel” vardır.
Şirketler, “prototip” üzerine kafa yormak yerine, potansiyelleri “açığa çıkarabilecek” altyapıyı oluşturmaya gayret gösterdiklerinde, çok daha çabuk yol alabilirler.
Bunu gerçekleştirebilmenin bir tek koşulu vardır.
Her şirket kendisini; “kendisine insan yetiştiren” bir mekanizma olarak görmelidir.
Bu mekanizma ne kadar geliştirilirse, başarı o oranda büyük olacaktır.
Amerika da yayınlanan bir karikatürde, iki patron kendi arasında konuşurken, biri; “biz eğitiyoruz, geliştiriyoruz, sonra onlar başka firmalara gidiyorlar” diye serzenişte bulunduğunda, diğer patron “ya yetişmemiş olarak firmanızda kalsaydı ne olurdu” diyerek, eğitilmemiş olanların felaketlerini iyi özetler.
“Eğitim kurumları ne işe yarıyor” diye düşünenler çoktur. Bir tarafıyla doğru gibi gelebilir. Ancak her firmanın dinamikleri, özellikleri, geleneği farklıdır.
Bu özelliklere karşılık gelecek “birey”, kuruma özel olarak dışarıda hazır beklemiyor.
Peter Schutz; “Karakteri işe alın, yeteneği eğitin” diyerek, işe alınma kriteri konusunda iyi bir ipucunu ortaya koymuştur.
Evet… Karakter.
İşe uygun bir karakterin varlığı, yolun yarısının geçilmiş olması anlamına geliyor.
Bu karakterin yeteneği ise, yukarıda sözü edilen “eğitim” ile açığa çıkabilir.
Dünyanın en çok konuştuğu, futbol kulüplerinin en çok üzerinde durduğu da tam budur. Takım karakterine uygun oyuncu yetiştirmek.
Bunun gerçekleşebilmesi ise ; [iş-karakter-yetenek] denkleminin kurulabilmesi ile olası.
Sinerji; şirket karakteri ile çalışan karakteri arasındaki uyumda saklı.
Bir önceki yazı İçimizdeki çocuk…
3 Comments
Bu felsefe temelinde yönetilen AGT’nin yetenek geliştiren adı gizli bir üniversite olacağını düşünüyorum. Bu felsefeye inanma ve uygulama sadece AGT’nin değil, toplumun geleceğine yön verecek güçtedir. İyi ki varsın ve iyi ki CEO’sun değerli Mehmet Söylemez.
Bu tarz bir teoriyi 2000 yılında çoklu ekip çalışması yaptığım bir şirkette yönetici olarak çalışmaya başladığımda bir çok personel sirkülasyonu yaşadığımız dönemde personel seçimi nasıl olmalı diyerekten çok çalışan, yetenekli, sadık, dürüst kişilikli personel seçimi nasıl yapılır şeklinde bir formül geliştirdim %80 işgörürlüğünü test ettim. Ama ne yazıkki bir akademik değere çıkartamadım kendi çapımda yıllardır yaptığım analizlerle doğru personel seçme yetimide geliştirmiş oldum. Sizn yaptığınız meşakkatli ve uzun soluklu bir çözüm.
“Sinerji; şirket karakteri ile çalışan karakteri arasındaki uyumda saklı.” Bu cümle beni benden aldı:) Sanırım AGT bir çok başka nedenin yanında, asıl buna verdiği önem ve bunun iletişimini çok net yapabildiği için sürekli gelişiyor… Sürdürülebilirliğin kodunu çözmüşsünüz, bizimle de cömertçe paylaşıyorsunuz. Emeğinize sağlık…