Geçmiş zamanlara, tarihe baktığımızda binlerce devletin kurulup, yıkıldığını görmekteyiz. Bazılarının ömrü onlarca yıl ile sınırlı kalırken, bazılarının yüzlerce yıla uzandığını görüyoruz.
Bu devletlerin bir kısmının ise bugün hala varlığını sürdürdüğünü görmek, gelecek adına ders çıkartmak anlamında çok önemli…
Şirketler için de bu geçerli… Her yıl yüz binlerce şirket kuruluyor, bir o kadarı da yok oluyor.
Dünya üzerinde varlığını bugün de sürdüren en uzun ömürlü şirket 1600 yıllık…
Neden bazı devletler hala varlığını sürdürüyor da, bazıları yok olmuş?
Neden bazı şirketler yüzlerce yıldır yaşarken, bazıları bir kelebek kadar kısa ömürlü?
Yıkılmaların, yok olmaların, tarih sahnesinden silinmelerin tabii ki tek bir nedeni yok. Yüzlerce farklı nedeni alt alta yazmak mümkün.
Tek bir neden olsaydı, o günün insanları da o nedene karşı bir önlem alırlardı…
Yaşayanlar için de, yaşamlarını devam ettirmenin yüzlerce parametresi vardır.
Ancak dönüp baktığımızda bir ortak payda kendini aradan gösterir;
“kalıcı olma kültürü…”
Büyük insan toplulukları, ya da şirketler…
Her şeye sahip olabilirler. Para, güç, büyüklük, rakipsiz olmak, vs. vs…
Ancak bu sahip olduklarının “devamlılık”, “kalıcılık”, “sürdürülebilirlik” için yeterli olduğunu düşündükleri andan itibaren, çöküş senedine imza atıyorlar demektir.
Tarih bize şunu gösteriyor ki; “en güçlü hissettiğin an, en zayıf olduğun an olabilir”…
Tüm bunlara baktığımızda, özellikle yönetimler, şirketlerinde “kalıcı olma kültürü”nü beslemek zorundadırlar.
Koruma kültürü oluşturabilmek için;
Zaman, emek ve en önemlisi süreklilik gerekiyor.
Ancak tüm bunların üzerinde tüm çalışanların bunu benimsemesi ve “benden sonra da dünya devam ediyor” düşüncesini “yaşam biçimi” ne dönüştürmesi…
Bir şeyi yapmak, inşa etmek, büyük emek istiyor. Onu yaşatmak için ise; kalıcı olmanın derindeki anlamını keşfetmek gerekiyor.
Yapmak ve yaşatmak… Bugün dünyanın en çok ihtiyaç duyduğu iki sözcük.
Geleceğin insanları bizden söz edecekse, yaşattıklarımız üzerinden söz etmeliler.
“Tarih bizimle başlamadı ve bizimle de bitmeyecek…”
Bir önceki yazı Kuzey Işıkları’nın Peşinde…
Comment
“İyi mükemmelin düşmanıdır” sözüyle başlayan kalıcı olma serüveni, araştırma – karşılaştırma – dönüşüm çarkı – liderlik – acımasız gerçeklerle yüzleşme – disiplin kültürü gibi kavramlarla yoğrulunca tablo bize şunu gösteriyor ki; “İnsanlar en kıymetli varlığımızdır” diyen o atasözü yanlış çıkmıştı. Esasen en değerli varlık insanlar değildi, doğru insanlardı. Kalıcı olmak için, başarılı olanları değil başarılı kalanları örnek alınca daha anlamlı hale geliyor.