Çocuklar ilginçler ve onlardan öğreneceğimiz çok şey var.…
Uykudan uyandıkları andan, tekrar uyuyana kadar ki geçen zamanları “oyun”dur.
Bu zamanlarda, büyüklerin onlarla iletişimi de çoğunlukla “oyun” üzerindendir.
Çocukların “oyun”ları üzerinden kurulan iletişim ve eğitim, geleceğinin de sanırım belirleyicisidir.
Ve onların o hallerinden, tüm anne babalar çok keyif alır.
Çocuk bir yaşa geldiğinde ise, var olan duruma aykırı bir davranış yaptığında, çevresi hemen;
“çocuk musun sen?”,
“çocuk olma”,
“sen artık büyüdün”,
“koca insan oldun”, cümlelerini yapıştırır…
Birtakım davranışları “kontrol altına almak”, toplum içinde “uyum!”lu olmak için yapılan bu tür yaklaşımlar, sadece o davranışı eleştiri sınırları içinde kalsa, kabul edilebilir belki.
Ancak, bu yaklaşımlar, küçük yaştan itibaren insanda hiç kaybolmaması gereken “çocuksu ruhun” yok edilmesinde büyük rol oynarlar.
Yok edilmiş “içimizdeki çocuk”lar büyüyüp, iş sahibi olduklarında ise, “bir an önce hedeflere ulaşıp, emekli olmak” hayalleri kurarlar.
Aslında onlar, çalışırken “emekli ruhu” taşıdıklarının farkında değillerdir.
Ve belki de iş yaşamında, daha da ötesi hayat için en “can sıkıcı” durum budur herhalde.
İnsanı büyük projeler, büyük hayaller peşinde koşturan ise, ne paradır, ne iktidar olma duygusudur, ne de başka bir şeydir.
İnsana bunları yaptıran “içimizdeki çocuk”tur….
Yoksa insan, yeni yatırımlar peşinde koşarken, devasa makineler ve araçlar karşısında neden bu kadar heyecan duysun, neden uykudan uyanıp o makinelere dokunma isteğini yaşasın ki…
Gelecekten söz eden bir yetişkin ile karşılaştığımızda, onun “içindeki çocuk” hakkında bilgi veren bir mekanizmaya sahip olsaydık ne iyi olurdu.
Ne kadar “içimizdeki çocuk”, o kadar gelecek…
Bir önceki yazı “Biz” olmak…
Comment
Tam yorum yazacağım ‘Bart Simpson’ başladı ammaaaan boşver dedim. 🙂