Bir sanayiciyi en çok hüzünlendiren unsurların başında “terkedilmiş fabrika” görüntüleri gelir.
Uçsuz bucaksız mekanlarda yol alırken, uzaktan gördüğümüz fabrika siluetleri insanı heyecanlandırır.
İnsanın içinin umutla dolmasını sağlayan bu siluetlerin bir kısmına yaklaşıldığında, umut yerini “hüzün”e bırakır.
Otların kapladığı yerler,
Kırık camlar,
Tütmeyen bacalar,
Sıvası dökülmüş duvarlar…
Sonra… düşünceler, düşünceler.
Nedenler, niçinler, nasıllar.
Üretim yapmak, açıkçası dünyanın en “yüce” işlerinin başında gelir.
O yüzdendir ki, bu yüce alanda yer alan insanlarda özel “saygı”yı hakediyor.
Yatırım yapmak, bu “yüce”liğe karşın, bazı şeyler göz ardı edildiğinde sonu “acı” sonuçları beraberinde getiriyor.
Batmış yatırımların çoğu, “kervan yolda düzülür” deyip, yeteri kadar ön araştırma yapmadan başlanılan işlerdir.
Oysaki yatırımın uygulama sürecinden çok daha fazla süre, ön araştırmaya verilmelidir.
Ön araştırması sağlıklı yapılmış yatırımlar karşısında, “hüzün” duygusuna kapılınmaz.
Ancak, yatırıma, “abi, adam bir iş yapıyor, bildiğin gibi değil. Bizde bu işe girelim” diye başlamak, “hüzün çiçeklerini” para ile sulamak anlamına geliyor.
Ve iş hayatına dair söylediğimiz her şey ilişkilerimiz için de geçerli…
Bir önceki yazı “Uyku Hali“
5 Comments
Kalemine sağlık. Çok önemli bir konuyu yalın ama azımsanmayacak kadar derin satırlarla özetlemişsin. Hepimizin dikkat etmesi ve zaman ayırması gereken bir evre. Konuyu insan ilişkilerine de bağlaman ayrıca üzerinde düşünülmesi ve faydalanılması gereken bir gerçek.
başlığı görünce sevgililer gününün de etkisi ile romantik bir duygu yazısı diye düşündüm ama insanın işi ile bu şekilde duygusallığı gerçekten güzel bir durum.Tabii ki; ancak DUYGUSAL SERMAYE durumu bu şekilde güzel özetleyebilir;emeğinize, duygularınıza sağlık,yazılarınızı keyifle takip edeceğim:))
Ellerine sağlık hocam. Yazıyı okuyunca hatıralar gözümde canlandı. Yıllar önce babam, sen ,ben düzce taraflarında batık bir mobilya fabrikasına makina bakmaya gitmiştik. Hakikaten hüzün çiçekleri gibiydi o tesis.Terkedilmiş işçi yemekhanesi çok etkilemişti beni. Çay bardakları bile masaların üzerindeydi hala.İşin bu tarafından bakarsan tabii,çalışan mesuliyeti de başka bir sorumluluk yüklüyor sanayicinin sırtına.O yüzden iyi fizibilite yapalım,bilgiyi paylaşalım ve bu hüzün tabloları mümkünse hiç yaşanmasın bizim ülkemizde…
aradan 12 yıl gibi uzun bir süre geçmesine rağmen , yanlış yönetim ve idare sonucu kapanan, bizim işci olarak çalıştığımız fabrikanın önünden geçerken hüzünlenir ve birdaha geçmemeye gayret gösteririz.Orada beraber çalıştığımız alınteri arkadaşlarımızı acaba nerdeler, halleri nasıl diye endişe duyar merak ederiz.Hiçbiryerin kapanmaması dileğiyle
Sayın SÖYLEMEZ,
Elinize sağlık. Makalenizi keyifle okudum.
Bilindiği üzere, günümüzde artık en önemli sermaye insandır ve kalıcı olan yatırım insana yapılan yatırımdır. Rekabetçi iş ortamında ‘seçilebilirlik’ yani fark yaratabilmek ve kalıcı olmak bir firmanın kazanç elde edebilmesi için en önemli unsur haline gelmiştir.
Değişim rüzgârı biz istesek de, istemesek de kapımızı çalmaktadır. Bu nedenle değişime direnmek yerine ayak uydurmak ve bunu bir fırsat olarak görebilmek bizi kalıcı hale getirecektir.
Yatırım bütçesi, şirketler için hayati öneme sahiptir. Çoğu zaman yatırım kararını verdikten sonra karardan geri dönüş zor ve yüksek maliyetli oluyor. Bu kararı alırken profesyonel destek almak, yatırımı doğru konumlandırmak açısından önemlidir.
Son yıllarda, sermayenin hızla yayılması, milli sınırları da hızla aşmasını beraberinde getiriyor. Bu nedenle günümüzde yatırım yapmak isteyen bir girişimci ya da sermayedar çok dikkatli olmak zorunda. Çünkü sadece yerel şartlar, rakipler değil uluslar arası şartlar ve rakipler de önemli.
Japonların bir atasözü vardır; ‘Eğer çözüm üretmiyorsanız siz de problemin bir parçasısınız demektir’.
Eğer siz tutkunuzun peşinden giderseniz, doğru bir stratejiyi uygularsanız “Başarı” da sizin peşinizden gelir.
Her YENİGÜN bir ÜMİTTİR! Bu UMUTLA, herkese RASTGELE diyorum…