Şirketlerin hacmi ve kapasiteleri büyüdükçe, liderlerin ve yöneticilerin duyu organlarının duyarlılığı giderek azalabilir gibi genel bir eğilim söz konusu…
Çalışanlar ile direkt görüşmelerin azaldığı, detayların izlenemediği, havanın koklanamadığı bir yalnızlığa düşüldüğü çok olmakta.
Bir tür gönüllü yalnızlık, tersten bakarsak da bir tür yalnızlaştırma gibi okunabilir bu durum.
Garip bir hava yaratılır… Bu hava da giderek bir kanıya dönüşür.
Nedir bu kanı? Yönetici dediğin öyle ufak işlerle uğraşmaz, büyük düşünceleri, büyük hayalleri, büyük işleri şekillendirir onlar…
Tabii ki; “büyük” olanlarla uğraşacaktır yöneticiler…
Ancak onların asli görevlerinin başında “hizmet etmek” olduğu unutulmamalıdır.
Evet… Lider ve yöneticiler hizmet ederler.
“Hizmet” kavramı içinde birçok anlamı barındırıyor olsa da, esas olarak; duyuların aktif olabilmesi ve “yalnız olmayan insan /yönetici” olmayı anlatır.
O nedenle duyuları açık yönetici, hizmet eden yöneticidir. Etrafında yüksek duvarlar örmemiş /örülmemiş, etten kemikten insanlar…
Ve onlar, beraber çalıştığı insanların başarılı olması için onlara hizmet ederler.
Pink Floyd’un unutulmaz albümü The Wall’un en güzel şarkılarından biri, herhalde; “Hey You”dur… Onun sözleri ders çıkarılası mesajları ile müzik tarihinin en özel şarkılarından biridir…
Hey sen, dışarıda soğukta duran
Yalnızlaşıyorsun, yaşlanıyorsun
Beni anlıyor musun?
Hey sen, koridorda ayakta duran
Kaşınan ayaklar ve kaybolan gülüşlerle
Beni anlıyor musun?
Hey sen, ışığı gizlemelerine izin verme
Savaşmadan pes etme
Hey sen, orada yalnız duran
Telefonun yanında çaresizce oturan
Bana dokunur muydun?
Hey sen, kulağı duvarda olan
Birinin seslenmesini bekleyen
Bana dokunur muydun?
Hey sen, bana taşı taşımamda yardım eder miydin?
Aç kalbini, eve geliyorum
Ama bu sadece hayaldi
Duvar çok yüksekteydi
Senin de gördüğün gibi
Ne kadar çabalarsa çabalasın
Özgür kalamadı
Ve onun kanına girdiler
Hey sen, yolda ayakta duran
Sürekli söylenenleri yapıyorsun
Bana yardım edebilir misin?
Hey sen, orada duvarın ötesinde olan
Holde şişeleri kıran
Bana yardım edebilir misin?
Hey sen, bana hiç umut olmadığını söyleme
Birlikte ayakta duruyoruz, dağılırsak düşeriz
İnsan bir kayığı kendisi kullanabilir, bir mavnayı da seslenerek iletişim kurduğu birkaç kişiyle yönetebilir. Ama dev bir geminin ekibinin hem kendi aralarında hem de kaptan ile bambaşka iletişim metotlarını kullanmaları gerekir.
Bunu gerçekleştirebilenler büyük olanları inşa ederler…
Sadece “büyük” düşünenlerin arkasından ise;
Babam Ahmet Söylemez’in deyimiyle,
“İri iri gemilere binip,
Uzaklara gitmeyi isterdi.
Limanda öldü.” derler…
Bir önceki yazı Pasta…
2 Comments
Yazılarınızı çok beğeniyorum.Keyifle okuyorum.Sizin gibi yaşamın farkında olan, hayatı kaçırmayan insan olmak güzel şey. Tam da ihtiyacım olduğu zamanlarda önüme geliyor. Tesekkürler.
“Uygarlığın en yüksek ölçüsü, başkaları için fedakarlıkta bulunmaya gönüllü olmaktır.”
David Lloyd George