Çevremizdeki insanlarla uğraş alanlarının dışındaki konular üzerine konuşmak istediğimizde şu cevaplarla sıklıkla karşılaşıyoruz;
“İşin mi yok… Bu işlere kafa yoruyorsun.”
“Bu konular benim ilgi alanıma girmiyor”
İnsanın dünyaya, “ilgi alanı”, “ilgi alanı dışı” diye kategorik bir bakışla yaklaşması, “Ay’ın karanlık yüzü”nün farkında olmamaktır.
Modern zaman, insana “korkular” empoze etmede, önceki çağlardan farklı davranmamıştır.
Korku Kültürü; örtük olarak insana “kendi yaşam alanı” gibi bir kavramla yaklaşarak, sınırları belli bir dünyayı empoze etmekte.
Sınırlandırılmış bir ilgi alanı ve bilgi dünyası; giderek “bir alanda sıkışmış” insanlar dünyasının kapısını sonuna kadar açmış durumda…
Bütün bunların altında ise insanın “pragmatist” bir dünya içinde yaşıyor olması yatıyor.
Bana faydalı olacaklar…
Bana faydası olmayacaklar…
Sanki hayat “hep bir şeyi diğerine tercih etmek üzerine” bizi zorluyor.
Aslında hayat bizi zorlamıyor. Biz kendimizi zorluyoruz.
Bugünün dünyası, özellikle iş yaşamı, “yeni bir insan” profiline ihtiyaç duyuyor. Giderek “kunt meslek”lerin ortadan kalktığı ve bir tür “rönesans insanı” modelinin arandığı “yeni bir dünya”…
Bu dünyada var olabilmenin temel koşullarından biri, “kepenksiz bir zihin”dir.
Her alandan beslenen, açık, ışıklı bir zihin…
Bilimin inançlara ihtiyacı yoktur.
İnançların da bilime ihtiyacı yok.
Ama insanın ikisine de ihtiyacı var.
Evet… Birtakım alanlar, kendi başlarına varlıklarını sürdürürler.
İnsan ise, birbiri ile ilişkisi olmayan tüm bu alanlardan beslenir.
İstanbul Tahtakale, haftanın altı günü, Türkiye’nin en kalabalık yerlerinden biridir. Pazar günleri ise, tüm kepenkleri kapanmış, yalnız bir yerdir.
Bugünün dünyasında kepenkleri kapattığımızda, Ay’ın karanlık yüzü yok olmuyor…
Bir önceki yazı Tutku…
Comment
Mehmetciğim muhteşem bir yazı olmuş.”kepenkleri hep açık tutmak”günümüz insanının çoklu aklı kullanabilmek için başka bir çaresi gözükmüyor. Eline, beynine sağlık çok faydalandım. Selamlar. Orhan Şenoğlu