İnsanoğlunun uygarlık serüveni içinde “altın” özel bir yer tutar. Altın ile yapılan her şey bir değer olarak kabul görmüş, onun yüzünden kentler, uygarlıklar yakılmış, yıkılmış, yok edilmiş. İlginç olan ise insan binlerce yıl başka madenleri “altın”a dönüştürmek için büyük çaba sarf etmiştir. Bugüne kadar bu dönüştürme çabası içinde altın elde edilememiştir ancak kimya disiplininin gelişimine önemli katkıda bulunulmuştur.
Bir element olarak altın, bilimin yanı sıra sanatın da vazgeçilmez unsurlarından biri olmuş, hem nesne olarak işlenmiş, hem de ona yüklenen anlamlarıyla iyi bir imge olmuştur.
Altına neden bu kadar taktın diyen soruları duyar gibiyim. Bunun nedeni, geçtiğimiz günlerde İş sağlığı ve Güvenliği ekibimizin, çalışma arkadaşlarımızın çocuklarını ağırlayıp, onları bu konuda bilgilendirmeleri sırasında, o “altın kalpli” çocuklar ile bir araya gelmem.
Onlarla bir araya gelmek, aslında “gelecek zaman”da olmak anlamına geliyor. Bir anda 10 yıl, 20 yıl sonrasını düşünüyorsunuz.
Sonra çocukların neşesi, duyarlılıkları ve en önemlisi “saf” hallerinin ne kadar değerli ve güzel olduğunu görüyorsunuz.
Evet… “saf” ve “berrak zihinleri” tıpkı bir element gibi…
Tarihte insan, hiçbir elementi altına çeviremedi ancak bir element olarak altından çok daha değerli zihinleri, değersizleştirme konusunda çok başarılı oldu.
Tanıdığımız tanımadığımız, karşılaştığımız ya da hiç karşılaşmadığımız dünyanın çocuklarının hepsi birer altın… Ve onlar aynı zamanda “gelecek”…
Bizim onları bir “şey”lere dönüştürmek yerine, sadece parlatmamız dünyanın geleceği için de çok önemli.
Sözünü ettiğim etkinlik için gelen çocukların, fabrikanın duvarlarına sindirdikleri enerjiyi hissettikçe, insan tüm yaşlarda aynı kalmanın hayalini kuruyor…
Altın gibi çocuklarımızın zihinlerini sadece parlatırsak, oradan yayılan ışık geleceği aydınlatabilir…
Bu vesile ile hepsi birer “altın” olan çocuklarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı yürekten kutluyorum.
Bir önceki yazı AYIN KARANLIK YÜZÜ…
Leave A Reply