İnsan doğduğu andan itibaren bir keşif yolculuğu başlıyor.
Hayatı bilmemize ve uyum sağlamamıza neden olan bu keşifler, hayatı anlamlandırmamızın da en büyük nedeni.
Keşfeden insan, keşfettiğini bilgi dağarcığının bir kenarına yerleştirir ve o kalıcı olarak orada kullanılmayı bekler, yeri geldiğinde de kullanır.
İlginçtir ki, bazı konular ise “yeniden keşfedilmeyi” bekler.
Yeniden, yeniden, yeniden…
Hayatı daha değerli ve yaşanılası kılan da bu yeniden keşiflerdir.
Bu keşiflerin içinde belki de en değerlisi “babalarımızın yeniden keşfi”dir.
“O zaten bizim babamız, yeniden nasıl keşfedilir?” diyenlerinizi duyar gibiyim.
Babalarımız…
Doğduğumuz andan itibaren bizlere kol kanat olan, bir dönem “kahramanımız”, bir dönemler ise –özellikle erkek çocuklar için- çatıştığımız, geçmeye çalıştığımız rakibimiz…
Aile denen duvarın harcı babalarımız…
Her şeyi sessizce karşılayan, çoğu fırtınaları içinde yaşayan ve dışarı vurmayan bu insanları, belli bir yaşa gelen her evladın, yeniden keşfetmesi önemlidir.
İnsan bunun önemini, karar arifelerinde çok daha derinden hisseder.
Birilerine danışma isteği, birilerinin deneyimlerinden yararlanmak…
İşte o zamanlarda keşfedilmesi gereken insan “baba”dır.
Bütün samimiyeti ile bilgisini, deneyimini, yol göstericiliğini aktarır.
Bugünün genç kuşaklarına anlatmamız gereken en önemli şeylerden biri işte bu değerli keşif konusudur. Kendi babaların yaşam serüveninin bir parçası olmayan, onu içselleştirmeyen, duyguları neydi?, nelerle uğraştı?, gençliği nasıldı? gibi soruları sormayanlar, en önemlisi de; “keşfedilecekler” listesine koymayanlar, ileride açıkçası çokça “keşke” sözcüğünü keşfedeceklerdir.
İleride “keşke” demek, İngilizlerin “good morning after supper”, bizdeki karşılığı ise “uyan da balığa gidelim” durumudur.
Babasını her seferinde yeniden keşfeden her insan, yaşamında huzuru ve tutkuyu, ileride de iyi bir baba olmayı garanti altına almış demektir.
Kendinizi keşfetmeye babanızdan başlayın, bulduğunuz ipuçlarına şaşıracaksınız.
Ve eğer hala yapmadıysanız, “Seni seviyorum baba” deyip sımsıkı sarılın.
Yapma şansınız varken…
Not: Elbette anneler için de bir yazı gelecek:)
Bir önceki yazı Eylül…
6 Comments
Mehmet Semih Bey merhaba! sizi Doğan Hocamızın sayesinde tanıdım ve o günden bu yana gözlerim sizde.geçen gün Türkiye-Rusya maçında saha kenarına yakın bir yerde gördüm sizi ekranlardan.Güzel bir yazı olmuş tebrik ederim.Kendini geliştirmek ve bu konularla ilgili soru sorarak kendisi ile yüzleşmek isteyenlere yol gösterici bir yazı olmuş.Ayrıca doğan hocaya sponsor olup sübvanse ettiğiniz için vatandaş olarak size teşekkür ederim.Kim bilir kaç tane okuttuğunuz öğrenci,yardım ettiğiniz insanlar vardır.Size ve kurumunuza teşekkürler.Saygılar,sevgiler.
Babalar zamanı yaşamış kütüphanelerimizdir.nasıl yararlanacağımız ise bizlere bağlıdır.Allah yolunuzu açık etsin,birliğinizi bozmasın,selamlarımla
Duyarlı çağrınız için kutlarım. Anlayana saz ………
Başarılarınızın devamını dilerim.
Peki babasını hiç görmemiş bir erkek ve onun cocukları nasıl olacak… Babalığı kendi öğrenen biri ve içindeki baba özlemi peki ya o nasıl keşfedilebilir?
Değerli babanız,çok değerli bir anne tarafından yetiştirilmiş ki size rol model olmuş.
Bana göre duvarın harcı anneler,kadınlar…Bir erkeğe şekil veren onlar.Sevgi kültürünün anneleri babanız gibi oğullar yetiştirir.Sevgili Doğan Hoca(Bilgelik)sevgi kültürünün savaşımını veriyor.Ama yüzyıllar alacak bir savaş.
SAYGILARIMLA…
İçinde çok fazla duygu barındıran bu yazı için öncelikle kaleminize sağlık demek isterim.Aile denilen duvarın harcı babadır gerçekten de.Şunu da unutmamak gerek ama;hamurumuzdaki maya baba hamuru yoğurup meydana getiren eller de annedir.
Saygılarımla…