Her kurumun sıçrama yapacağı “zaman dilimleri”ne ihtiyacı vardır.
Bu zaman dilimlerinin başında ise fuarlar gelir.
Her kesimin -satıcısından alıcısına- heyecanla beklediği bu özel günler, hem kurumların hem de sektörlerin dinamizminin “Nirvana”sı sayılır.
Yılların birikiminin, yılların deneyiminin sonucu, “yeni” ürünler…
Yeni ürünleri kullanıcısıyla buluşturabilmek için uzun zamanlar gece gündüz çalışmak, uykusuz geceleri yaşamak…
Şirketler fuar zamanlarını; geçmişe dair bir toplamanın yapılması, gelecek vizyonunun sınanması olarak gördüklerinde, sektörlerinde hep bir adım öndedirler.
Fuarlar bir tür vitrine çıkmaktır.
Fuar dönemleri şirketlerin vizyonlarının da aynasıdır.
Bazı şirketler aynayı rakiplerine tutarlar ve aynadaki görüntüye göre kendilerini konumlandırırlar.
Büyük kurumlar ise kendini bir aynaya dönüştürür.
Geleceğin göründüğü büyük bir ayna…
Onlar kimin ne yaptığından ziyade, “dünyayı böyle okudum ve sonucunda ortaya bunları çıkardım” derler…
Ve üstelik bunu sadece ülke sınırları içinde değil, dünya ölçeğinde düşünürler.
Globalleşen ve rekabetin kıran kırana geçtiği günümüzde; ya öncü olursun ve sektörün karar vericilerinden birisindir ya da hep bir adım geride kalmak kaderin olur.
Öncü şirketler bu uluslararası parametrelerin ışığında, hem kendi, hem de sektörün geleceğini tasarlarlar ve büyük sıçramalara neden olurlar…
Bu sıçramalar sadece şirketlerin ya da sektörün kaderini belirlemez.
Aynı zamanda ait oldukları ülkenin kaderinde de olumlu sonuçların ortaya çıkmasını sağlarlar.
Bunun gerçekleşmesi ancak yerel pazarlarda olmak ile değil, uluslararası pazarlarda olmak ve oralara ulaşmak ile mümkün.
Şirketlerin sıçrama yapmaları ve vitrinde olmaları, uluslararası aktör olabilmelerinin olmazsa olmazıdır.
Tüm bunların ışığında göz ardı edilmemesi gereken ise,
Vitrinde göz alıcı ürünler sergilemek;
Tasarım, üretim ve satışta uyumlu insanlarla mümkündür…
Bir önceki yazı Gelecek 10 Yıl…
Leave A Reply