İnsan doğduğu andan itibaren hem kendi yaşamına, hem de başkalarının yaşamına “tanık”tır.
İnsan tanıklık etmekten büyük “haz” alır.
Ancak aynı zamanda yaşadıklarına birilerinin de tanık olmasını ister.
İtalo Calvino’nun, “Görünmez Kentler” adlı romanında; Kubilay Han, Marco Polo’ya; “Bu geceki rüyamı anlatayım sana,” diye başlar ve rüyasını aktarır.
Bu cümle, herkesin en az bir kere bir arkadaşını, rüyasına tanıklığa çağırmak için kurduğu bir cümle değil midir?
Ya da her insan, bir yerlere gittiğinde, “ben oradaydım” diyebilmek için, fotoğrafın tanıklığına başvurup, fotoğraf çektirmez mi?
“orada olmak”,
“o anı yaşamak”
“onun parçası olmak”…
Aslında tüm bunların altında, “paylaşma” duygusu yatar.
İnsan paylaşmak, yaptıklarının biri / birileri tarafından bilinmesini ister.
Bu duygular çok insanidir.
Ve “tanık”lık edilen her şey; “anılar sandığı”na atılan zaman dilimleridir.
Bu dilimler en değerli şeylerden bile daha değerlidir.
İnsanlık tarihinin “tanık” sözcüğüne yüklediği –genellikle olumsuz- anlama karşılık, “tanık olmak” tarih yazmaktır.
Ve insanın gelişiminin en önemli tetikleyicisidir.
Bir aile olarak çalışanlarımızla birlikte bizde, kendi “tanık”lıklarımızdan birini yaşıyoruz.
Hem kurumsal anlamdaki değişimler, hem de “yeni bir ağır sanayi tesisi”ni kurma süreci, gelecekte anlatacağımız birçok anıya sahip olmamıza neden oluyor.
İşin keyifli tarafı, ekibin parçası olan ve tanıklık eden herkesin büyük keyif aldığını görmektir.
Bu bilinçlilik hali, geleceğin belki de her insan için, yazılsın / yazılmasın “otobiyografileri”ne temel olacak…
O günlere hazırlık için “zamanın tanıklığı” kavramını, hayatımızın eksenine yerleştirebilirsek güzel bir yaşama sahip olabiliriz.
Zira; insan için en değerli olabilecek şeylerin başında anıları gelir.
İnsan belli bir yaşa geldiğinde, dönüp hayatına bakıp; “tüm bunları ben mi yaşadım” diyebiliyorsa ve bunları aktarıyorsa, hayat boşa geçmemiş demektir.
Belki de insan; “anlatmak için yaşar”…
Bir önceki yazı Duygusal Varlık; İnsan…
4 Comments
Hayat bir yolculuktur ve her insan bu yolculukta kendisine verilen görevleri yerine getirmekle yükümlüdür. İnsanın hayatı boyunca deneyimledikleri aslında kendisini geliştirmeye yönelik, dersler çıkaracağı, bir sonraki adımda daha tekamül etmiş olarak varlık göstereceği tecrübelerdir.Bu tecrübeleri de sosyal bir varlık olan insan iletişim halinde olduğu çevresiyle, dostlarıyla paylaşarak kazanır. Bu paylaşımlar kimini on adım geliştirirken, kimini yerinde saydırır. Yine sizin söylediğiniz gibi; “Neler öğreneceğimizi, kimlerle olduğumuz belirler.” Ve bence bu hayatta size verilen görev “anlatmak” 🙂 Herkesin güzel anılar biriktirmesi dileklerimle…
Hayirli ugurlu olsun, herkese sizin gib kocaman yurekli bir yoneticiyle calisma sansi diliyorum.
Bize ve tüm dünyaya faydalı olan bir başarıya tanıklık etmeden gurur duyuyor , bu başarının devamını diliyorum. Hayırlı olsun.
Yine kendimi ve cevremdeki pek cok hayati buldugum bir yazi olmus:) Elinize saglik:)