Hayat nedir? diye sorulduğunda, “tanıklıklar”dır demek çok yanlış olmaz sanırım.
Hayatın zenginliği ya da fakirliği, maddi olan ile değil, tanıklıkların azlığı veya çokluğu ile ilgilidir.
Hayata ve çevremize ne kadar çok dokunursak, tanıklık ettiklerimiz bir o kadar çok olur.
Kendimize tanıklık,
Ailemize tanıklık,
Sevdiklerimize tanıklık,
İş hayatımıza tanıklık,
Zamana tanıklık,
Mekana tanıklık…
Tarih de insanların tanıklıkların toplamı değil midir?
En azından bizim tarih adına bildiklerimiz, birilerinin tanıklığı sonucunda bugüne gelmiştir.
Yaşayan her insan da, hem kendisinin, hem çevresinin, hem de çağının tanığıdır.
Ancak gerçek tanıklıklar; insanların çevresini oluşturanların tanıklıklarıdır.
Sovyet orduları Berlin’e girdiğinde Adolf Hitler intihar eder.
Sığınaktakiler ise kaçmak isterler.
Sovyet askerleri Hitler’in en yakınındaki iki kişiyi yakalar ve dört yıl boyunca birbirinden habersiz geriye doğru sorgularlar.
Sonuçta ortaya hiç anlatılmayan, bilinmeyen bir Hitler portresi çıkar.
İki yaver olmasaydı, biz Hitler ve çevresinin özel yaşamına dair bir şey bilmeyecektik.
Tanıklık bu anlamda çok değerlidir.
Çalıştığı kuruma tanıklık,
Dostların birbirine tanıklıkları,
Aşkların tanıklıkları…
O yüzdendir ki çevreyi oluşturan insanların tanıklıkları bir tür “ayna” görevi görürler.
İyi dost, tuttuğu ayna ile belli olur belki de.
Gerçek dostlar, “tozlu ayna” tutmazlar…
Şirketlerin tanıkları ise, uzun süre çalışanlardır.
Dönüp, biz neler yaptık diye sorulduğunda, en iyi cevaplar şirketin bizatihi tarihi olan bu insanlardan gelir.
Şirketlerde uzun süreli çalışanlarını belli periyotlarda ödüllendirmek “şirket bağlılığı” açısından çok önemlidir.
Ama daha da önemlisi, onların şirketin geçmişinden bugüne tuttukları “aynalar”dır.
O aynalardır ki, “bizi bize” anlatır…
Geçmişi unutmamamızı, nereden nereye geldiğimizi, “dün dünde kaldı ” dememeyi sağlar.
Dünün en değerli hazinemiz olduğunu bilmek, geleceği doğru kurgulamayı olanaklı kılar.
Bunu da tanıklıklar sağlar…
Van Eyck, sanat tarihinin tartışmasız en önemli resimlerinden birinin altına;
“Jan Van Eyck burada idi” diye yazarak, resmin konusuna tanık olduğunu belirtmişti.
Herkes Van Eyck gibi resim yapamaz; ama “burada idim” diyebilme potansiyeline sahiptir.
Bir önceki yazı Rutin mutluluk vermez…
5 Comments
Güçlü gözlemler içeren, üzerinde düşünülecek bir yazı. Zenginleştin.
Son derece guzel yazılmış.Hayatın gerçekleri,yaşadıklarımız ama farkına varamadıklarımız yorumşlanmış.Mehmetcim eline, diline, beynine sağlık.
Başarili bir yazi..
Tanıklık etmek, dokunmak, iz bırakmak…
Çok güzel bir söz.”Gerçek dostlar tozlu ayna tutmazlar.”:))