Ömer Hayyam “Bir çöl rüzgarı ömrümüz. Akıp giden ırmak” der bir dizesinde.
Hayyam’ın zamanına göre, daha da hızlı akan bugünün zamanı içinde, bir çöl rüzgarı ile bile karşılaştırılmayacak “bugünün hayatı”nı her an safça, yeniden yaşamak gerekiyor…
Suyu, su gibi içebilmek,
Havayı, hava gibi içine çekebilmek,
Denizi, deniz gibi yaşayabilmek,
Nehirleri içimizde nehir gibi akıtabilmek,
Dağları, bir dağ gibi görebilmek,
Yolları, yolculuklar olarak kat etmek,
İşini tutkuyla yapabilmek,
Dostluğu dostça, aşkı aşkla yaşamak…
Safça, tüm bedende, iliklerine kadar hissederek…
Kısacası; şiirlerde yaşarmış gibi değil, şiir gibi yaşamak…
Bir başka deyişle, “hayatı hayat gibi” yaşayabilmek…
Bunun için çok şeye ihtiyacımız yok;
Dünyaya safça bakabilmek, koklayabilmek, duyabilmek, tadabilmek, dokunabilmek…
Evet, safça…
İyi şiiri kötü şiirden ayıran temel fark, “tüm fazlalıklarından arınmış olması”dır denir. Saflığa doğru gidişin göstergesidir aynı zamanda bu.
Çoğunlukla şiir dendiğinde -kötü şiir- “kalabalıklara boğulmuş sözcükler” gelir akla. Bu haliyle hayatımıza giren şiir, tıpkı nesneler dünyasının tutsaklığı gibi, sözcüklerin tutsaklığını hayatımıza sokar. İşte o andan itibaren hayat şiirlerde olmaya başlar.
Oysa hangi alanda olursa olsun, “her türlü tutsaklık” görünenin arkasında “içten pazarlıklar” vardır.
Onun içindir ki;
İyi şiirin özgürlüğü gibi, ruhu da özgürleştirmek, hayatın anlamını kavrayabilmek için değerlidir.
Hayatı da iyi şiir gibi; fazlalıklardan arındırılmış, yalın haliyle yaşayabilmek, onu kana kana içmek demektir…
Bir önceki yazı Bugünlerde Yaşamak…
Comment
” Şiir Gibi Yaşamak” yazınız BİLGELİK yolunda bir şiir olmuş Semih Bey…
Ne mutlu size …
Duygusal Sermaye bilgece yol alıyor.
Hep VAR olun.
Saygılarımla…