Önce bademler çiçek açmaya başladı. Onu erikler takip ediyor.
Badem ve erik; baharın ilk habercisi olarak yüz gösterdiler.
Her bahar, yeni bir umut olarak gelir.
Bedenimizi ve ruhumuzu yenilediğimiz zamandır ilkbahar…
Avusturyalı büyük felsefeci Karl Popper, felsefenin uğraştığı alanlara atıfta bulunarak; iyimser ve kötümser iki yaklaşımın olduğunu ifade eder ve devamında ben “sağduyu” tarafındayım, der.
Evet… Sağduyu. Popper başka bir düzlem için söylemiş olsa da; iyimserlik, kötümserlik ve sağduyu sözcüklerini, bugün hayatın tüm alanları için yeniden sorgulamak gerekiyor.
Baharın gelmesi ile birlikte doğaya bir kez daha bakarsak; onun kendi içinde nasıl bir denge kurduğunu ve o dengenin “doğal bir sağduyu” ürettiğini görebiliriz.
Doğanın dengesine baktığımızda ‘aykırı’ bir düzen ile karşılaşmayız. İnsanın dahil olduğu yapılarda ise, ‘aykırı olan’ birçok şey ile karşılaşıyoruz.
İşin dikkat çekici yönü ise, ‘aykırı olan’, bir örtü gibi her yanı örtüyor.
Bütün bunlar insanın doğası demek mümkün. Ancak bu durumun sonucundan çıkan gerçek: ‘mutsuzluk, bir bulaşıcı hastalık gibi yayılıyor.’
Her şeye çare bulmak olası. Ancak insanda mutsuzluk, bir yaşam biçimine dönüşüyorsa, çözüm için geç kalmamak lazım.
Bunun yolu, sanıyorum ‘sağduyu’ ile davranabilmek…
Aklı doğru kullanabilmek.
Türk Dil Kurumu, günlük yaşam içinde sağduyuyu: ‘Doğru, akla uygun yargılar verme yeteneği, aklıselim, hissiselim’ olarak, felsefe düzleminde ise; ‘Doğru ile yanlışı birbirinden ayırma ve doğru yargılama gücü’ olarak açıklıyor…
Bugünün en büyük problemlerinden biri, aklın rafa kaldırılmasında yatıyor.
Üretim yapmak, ticari başarılar kazanmak, tabii ki önemli.
Ama daha önemlisi, geleceğe ‘huzur ve güvenle’ bakabilmektir.
Bahar rüzgarları, yeni umutları her şeyin üzerine serper.
İnsan da bundan payını alır…
Üzerimize serpilen umut tozları ile sağduyumuzu birleştirdiğimiz oranda, mutsuzluk ortadan kalkacaktır…
Bir önceki yazı Defterler…
Leave A Reply