Geçtiğimiz günlerde yeni yatırımımızın teknoloji tedarikçisi Alman firmanın sahibi ile konuşuyorduk. “İş yaşamında en önemli konu sıralaması yapılsa ilk üçe neyi ve hangi sıralama ile koyarsınız?” diye sorduğumda, hiç düşünmeden, “sabır, bilgi, şans” dedi…
Sabır; içinde günümüz sistematiği için büyük bir “ironi” saklı olan ve zamanın belki de panzeri olabilecek tılsımlı “sözcük”…
Garip bir zamanı yaşıyoruz. Her insanın [acele]si var. Herkes uğraştığı konuda [hemen] sonuç almak peşinde. Hatta daha ileri gidip embriyo halindeki düşüncelerin bile [sonuç] ları bekleniyor…
Bunu anlamak zor ama anlaşılır… Zira teknoloji insana sürekli “hız”dan ve sonuç almaktan, iletişim teknolojileri her gün hız rekorları kırdığından, pazarlama alanındaki gelişmeler ise artık insanın aklından bir ürünü geçirdiğinde, o ürünün kapıya teslim edilebileceğinden söz ediyor.
Böylesine bir dünyada; teknoloji ve sistem kurma konusunda dünyanın öncü ülkelerinde iş yapan bir firma sahibinin [sabır] demesi ilginç geliyor insana.
Sonra bu ilginçliği derinlemesine düşünmeye başlıyorsunuz ve evet başarıya giden yol hala “sabır”dan geçiyor. Dünyaya “hız”lı olmayı önerenler [sabır]la hareket ediyorlar.
Şu bir gerçektir ki ne yapılırsa yapılsın, yapılan iş bir gerçekleşme sürecine ihtiyaç duyar. Bu süre bazen bir insanın ömrünü aşabilecek sürelere kadar çıkabilirken bazen de çok kısa olabilir… O nedenle işe soyunan her insan, o sürenin yaşanmasına sabır göstermeyi öğrenmek zorundadır. Sabrı gösteren mutlaka kapının açıldığını görür. Sabır göstermeyenler –gösteremeyenler- ise çoğunlukla o kapının açılma anından önce (genelde çok az kala) vazgeçerler…
Sanayi ile uğraşanlar için ise sabır yaşamın bizatihi kendisidir. Makineler ne kadar hızlı dönerse dönsün, üretim sonsuz bir hıza ulaşmış bile olsa, bu sistemlerin başında olan insanlar için [sabır] en önemli davranış biçimi olmalıdır…
Sabır; “zamanı eritmek” değil, “zamanını beklemektir”.
“Zamanını bekleyebilen ruh” başarının hayatın kendisinde olduğunu bilir…
Bir önceki yazı BÜYÜMEK İÇİN BÜYÜMEK…
Leave A Reply