Ağaç kurtları sinir bozucudur.
Yıllarca bir ses olarak onu duyar hissederiz.
Sonra bir gün gelir içten içe kemirilen ahşap, kabuğu olan işe yaramaz bir toz yığınına dönüşür.
Dokunduğunuz anda darmadağın olacak olan ahşap görünümlü toz kütlesi…
Şirketleri içten içe kemiren en büyük sinsi düşman ise; tüm yöneticilerin ve çalışanların işi “alışılagelmiş düzen içinde yapılan” bir şey olarak görmeleridir.
İşin kötü yanı; bu davranışların “standart”lar adı altında yapılıyor olmasıdır.
Bunlar standart değil, gelişimi ve değişimi engelleyen, şirketleri acı çektirerek yavaş yavaş öldüren “işi rutine bağlamak”tır…
Bu konu açıldığında çoğu insan, işin tek bir tarafı olduğunu, “rutin”in çalışanların ürettiği bir mesele olduğunu düşünürler.
Oysa değişimin, sürekliliği olan bir yaşam biçimi olduğu ve gelecek planlamasının, bu düşünce üzerinden yapılması gerektiğini düşünmeyen her yönetici ve şirket, “rutin”in bir parçasıdır.
Çoğu kurum ve yöneticinin içine düştüğü yanılgı; “işleri doğru yaparsanız, gelişim ve değişim kendiliğinden gelir” düşüncesidir.
Hiç bir gelişim ve değişim, kendiliğinden olmaz, olamaz…
Gelişim ve değişim, tasarlanır, planlanır ve uygulanır…
O yüzdendir ki “rutin”e dokunan her müdahale, sancılıdır ve acı verir…
“Ne güzel gidiyordu”, “ne gerek vardı”, “zamanı mıydı?” gibi değişime karşı gelenlerin, kendi geleceklerini kararttıklarını bilmemeleri hazindir.
Yanılgıların en büyüğü ise, şirketleri içten içe yok eden “rutin”in; çoğu insan için “özlenen”, “hayal edilen” bir hayat tarzı olduğudur.
Rutin olandan mutluluk çıkarmanın mümkün olmadığını, çoğu insan bu dünyadan göçerken bile farkına varmamakta.
Uzun zamandır insanlar, “insan insanın kurdudur” cümlesini, hayatın eksenine koymuştu.
Bugün için, “rutin insanın kurdudur” diye yeni bir cümle kurmak daha doğru…
Bir önceki yazı Aşk’la “yüz”leşmek…
Leave A Reply