İtalo Calvino’nun ‘Görünmez Kentler’ kitabı keyiflidir. Kitabın bir bölümünde, Han’ın isteği üzerine Marco Polo, satranç taşları ile gördüğü kentleri anlatır.
Marko Polo, kentleri ayakta tutan görünmez düzeni ve bir yığın farklılık ve uyumsuzluğun gerisinde yatan, tutarlı ve uyumlu sistemin varlığını düşünür.
Ve bunun üzerinden gördüğü kentleri anlatır.
Tüm mekanların bu özelliklere sahip olup olmadığını bilemem.
Ancak bazı mekanların görünmez bir düzene, tutarlı ve uyumlu sistemlere ve en önemlisi bu özellikleri var eden bir “ruh”a sahip olduklarını düşünürüm.
Üretim yapılan alanlarında bu özelliklere sahip olmaları için çaba sarf etmek gerekir. Çoğu kişinin düştüğü yanılgı da burada başlar.
Zira üretim yapılan alanların salt “uyum” üzerine kurulması gerektiği düşüncesi yaygındır.
Uyum üzerinden kurulmaya çalışılan her yapı; “ruhsuz bir mekanik”tir.
Ancak Calvino’nun yazdığı gibi; farklılık ve uyumsuzluğun gerisindeki tutarlılıktan doğacak “uyum”, o mekanları “ruh”a sahip yerlere dönüştürür.
Bu “ruh”a sahip üretim alanlarında ancak “aidiyet” duygusu gelişebilir.
Evet… Onu özel kılacak olan şey, iyi inşa edilmiş, yüksek teknolojiye sahip olması değildir. Onu paylaşan insanların farklılıklarını koruyarak, pozitif enerjileri ile oluşturdukları “aura”nın bir sonucu olan “aidiyet” duygusunun varlığıdır.
Çoğu şirket sahibinin; “bu kadar uğraşıyoruz, ancak çalışanların “aidiyet” duyguları yok” şikayeti çok yaygındır.
Ana problemin varlığı, aslında şikayet cümlesinin içinde saklıdır.
“bu kadar uğraşıyoruz”… Yöneticilerin en büyük yanılgısı tam da buradadır.
Tek taraflı uğraşlar, “pervanesi kırık kayığa binmek” gibidir.
Oysa aidiyet duygusunun geliştiği mekanlar, çalışanların, yönetimlerle birlikte oluşturdukları “duygusal sermaye” ile gelişebilir.
Karşılıklı geliştirilecek “değer” kavramı, “orada olma” isteğini geliştirir.
Bunun dışındaki tüm mekanlar “saat gelse de bir an önce gitsek” denilen ruhsuz yerlerdir…
Bir önceki yazı “Açgözlü olmak…“
2 Comments
Elinize sağlık Mehmet Beycim,
İşletmelerdeki bana göre en büyük eksikliği çok güzel anlatmışsınız
niye derler ” takım ruhu . ekip ruhu” diye
sanırım bunun için
kolay gelsin
Dünden bugüne üretim ve Chaplin’in “modern zamanlar” filminden kesitler geliyor aklıma, belkide şunu iyi tanımlamamız gerekiyor ilk sıra da; aidiyet ile ne bekliyoruz. Keza aidiyete yüklenen anlamlarda değişiyor. Sorun şu, çalışanlarımız da aidiyet sorunu var diyen işletmelerin sahiplerin de ve/veya tepe yöneticilerinde bu sorun yok mu?…
ortak nokta; ORTAK RUH ve RUHA DOKUNABİLMEK çalışanı, yöneticisi, kurulları yada patronları ile…
Kaleminize sağlık