Savaş yılları,
İngiltere Başbakanı Winston Churchill’in fotoğrafını, ünlü portre fotoğrafçısı Yousuf Karsh çekiyor.
Dışarıda bombalar patlıyor ve Churchill’in yüzünde o meşhur “müstehzi” gülüşü ve ağzında purosu ile objektif karşısında…
Yousuf Karsh ise o yüzü değil, o yüzün arkasını çekmek istiyor.
Bir taraftan konuşuyorlar bir taraftan fotoğraf çekiliyor.
Rutine dönen sürecin bir anında, Karsh bir anda Churchill’in ağzından purosunu çekiyor. Churchill’in yüzündeki o alaycı ifade gidiyor ve gergin bir hal alıyor.
O anda bir deklanşör sesi ve Karsh; “dışarıya bakınca, sizin gerçek yüzünüzün bu olduğunu düşünüyorum.”
Sir Winston Churchill’in o koşullar altında, o “müstehzi” gülüşü ile dolaşmasını normal karşılamak gerekiyor. Ancak onun hayatının toplamına baktığımızda, kendisine karşı samimi olduğunu görüyoruz.
Günümüzde ise “insanların kendilerine karşı bile” samimi olamadıkları bir gerçek…
Hayatın rutin akışı içinde, insanların “maske”leri ile var olmaları ve onların arkalarına saklanmaları artık doğal bir davranış haline geldi.
Çoğunlukla kendisine yakıştırdığı bir kabuk ve dil ile hayat sürdürülüyor.
Herkes çok özverili, ince, karşısındakinin hukukuna saygılı. Rüyadayız sanki.
Sonra, aynı insanlar “rutini kıran” en küçük olumlu /olumsuz durumda, bambaşka birine dönüşüyor.
Hayatını bu kadar uçlarda yaşayan insanın “sağlıklı bir ruh” olarak var olması imkansız gibi… Çift kişilikli ruh halleri, toplumun geleceğini giderek karartıyor.
İnsanların giderek bir olumsuzluk denizinde tutunmaya çalışmalarının nedeni galiba; hayatı parçalara bölüp, istediklerinde yaşama isteği…
Tıpkı filmlerin fragmanlarına bakmak gibi…
Böyle bir hayatın olmadığı, hayatın; olumlu /olumsuz, sıradan /çalkantılı, iyi / kötü, inişli / çıkışlı bir toplam olduğunu kabul etmek gerekiyor.
Hayatı anlamlı kılmanın bir tek yolu var. Bu ne maddi dünyanın olanakları, ne güç, ne de başka bir şey.
İnsan kendisi olabildiği oranda kendi gözünde hayatı anlam kazanır. Gerisi halledilebilir şeylerdir.
Mevlana ne güzel söylemiş;
“Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol…”
Bir önceki yazı Şımarın…
4 Comments
Kurt tek başına avlanmaz, Sürüden ayrılan kurt aç kalır… Doğayı incelediğimizde bireylerin davranışları grup haline dönüşerek herkesin faydalanabildiği bir oyun haline gelmeke… İnsanlarda kendini güvende hissetmek için grup halinde davranmaya ( doğruda olsa-yanlışta olsa ) farketmez, grup takılmak ister. KENDİ OLAMAZ. Çünkü gruptan ayrı takılmak zordur ve Aykırılık ve gruptan davranışından farklılık zarar verici bir unsur olarak Ruhunda korku kültürü oluşturur. Maalasef KAPİTALİST bir dünya çok az insanın karşı çıkabileceği, gönül rahatlığı ile süreden ayrılabileceği bir sistemdir… Ayrılabilenlerde Steve Jobs gibi olabilmekte.. Sanrım olay kalbimizin sesini ne kadar dinlediğimizle ilgili..Başaranları ve başarmak isteyenleri şimdiden tebrik ediyorum,, Kaleminize sağlık..
ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol sözüne karşılık aradığımızda en çok deli diye tabir ettiğimiz insanlar uyuyor sanki,bizim sorunumuz aynı anda iki işi yapmakta zorlandığımızı törpüleyememizdir sanırım,babam Churcil’in aynı anda iki işi yapan nadir insanlardan olduğundan bahsederdi bence istersek bizde başarabiliriz
“Hayattaki en büyük mutluluk sevildiğimize ikna olmaktır” demiş. VİCTOR HUGO. Kendimi yeniliyeyim derken yenilenme fantezisiyle hareket eden veya bir menfaati uğruna eskiden çok az şimdi bir sürü olan bu yüzdende ileriye dönük çalışmalarda hayal kırıklığına uğratan ikiyüzlü hasta insanlardan dolayı gerçekten samimi gördüğünüz kişilerle bile olduğundan fazla mesafede oluyorsunuz.Bu tür insanlara bakınca bukalemun bile utanıyordur herhalde. Bu psikolojik hastalığın iyileşmesi dileğiyle.
Bana göre insanlar öncelikle ikiye ayrılır. 1.si tek bir yüzü olan( hayatında istediklerini gerçekleştirebilmiş.tamda daha başkası olamazdım diye düşündüğü kendisine sahip olan) 2. Si ise iki yüzü olan insanlar ki bunlarda içinde ikiye ayrılır; ikiyüzlü ve iki yüzü olanlar olmak üzere. İki yüzlünün tanımına gerek duymuyorum , malum.iki yüzü olan ise bir , sahip olduklarının içinde ki kendisi , birde çeşitli etkenlerden dolayı kavuşamadığı herseyi hayal dünyasından fazlasına taşıyanlardır.. Burda ki ince çizgi ise ikiyüzlüyle iki yüzü olanı ayırd edebilmekte .. Birinin zararı herkeze diğerinin ki ise sadece kendine gibi görünür.. Fakat sorun suradaki insanlara gercekten kendileri olabilme şansı tanınmadığı için kendini hep eksik hisseden bireylerden oluşan zayıf bir toplum haline geliyoruz.