Bilginin ve bilgiye sahip olmanın çok değerli olduğu konusunda herkes benzer görüşlere sahiptir.
Bilgi, insanın binlerce yıllık birikimi olarak insanı şekillendiren, gelecek adına tasarımlar yapmasında başvurduğu büyük hazine sandıklarıdır.
Ve bu sandık her gün biraz daha dolmakta, yanına yeni sandıklar eklenmekte.
Bunu yapan da; insanın o sandıklar içinde yer alan bilgileri yetersiz görmesi ve buna karşı yeni bilgiler üretme çabasıdır.
İnsan üretiyor, bilgi artıyor, bilgi artıyor insan daha çok üretiyor…
İnsan için en büyük problemlerden biri de bu noktada ortaya çıkıyor.
Bilgiye ulaşmak mı?
Bilgi ile yolculuk yapmak mı?
Bilgiye ulaşmak bir amaç haline geldiğinde, insanın formatı “bilen insan”a dönüşür.
Eskilerin deyimiyle “malumatfuruş” olmak, marifet midir?
Bilinenin her gün eskidiği ya da üzerine yeni bilgilerin eklendiği günümüz dünyasında “bilen insan”ın karşılığı var mıdır?
Bilgiye ulaşmanın eski zamanlara göre çok kolaylaştığı, ancak bunun yanı sıra, bilgi adına üretilenin de bir o kadar çarpıtıldığı ya da kirletildiği bugünlerde, “bilen insan” bir anlam taşır mı?
Ve Nietzche’nin deyişiyle; “…her zaman yönlendirilen sahteciliğin yardımıyla hakikati ürettiği içindir ki, kendisini hakikatin bilgisi gibi ileri sürer” bilgisine sahip olan “bilen insan”ın kararları ne anlam ifade edebilir?
Bu soruları çoğaltmak mümkün.
Ancak bugünün dünyasında var olabilmenin koşulu, “bilen insan” değil, “öğrenen insan” olmaktır.
Öğrenmek, her gün yeni bir güne başlayabilmektir,
Öğrenmek; uzun soluklu yaşayabilmektir…
Babam Ahmet Söylemez, “birbirimizin öğretmeni olmalıyız” diyerek, öğrenmeyi, sosyal bir olay, bir arada yaşama kültürü olarak ele almakta, böylece ona belki de gerçek anlamını vermekte…
Öğrenmek…
İnsanın en yüce erdemlerinden…
Bir önceki yazı Çift Kanatlı Liderler…
Leave A Reply