Günümüzde satılan otomobillerin standardı haline gelen navigasyon cihazları ile araç sahipleri arasındaki ilişki gözlenmeye değerdir.
Neredeyse her gün gittiği market için bile insanlar, navigasyon cihazı kullanır olmaya başladılar.
Aracın içinde sürekli komut veren “mekanik bir ses”…
Ve direksiyonun başında, bu komutları yerine getiren “akıllı insan”.
Hayatı; “bir kere planlayıp, ölene kadar o planla gitme” düşüncesi, çoğu insanın bilinçaltında yer alır.
Bir kere düşünüp, ondan sonra “kafa yormamak” isteği, markete bile “navigasyon” cihazı ile gitmeye neden oluyor.
Böyle bir dünyada, güneşin ve hiç bir yön aletinin olmadığı bir tekne içinde okyanusta uyanmak duygusu, aletlere boğulmuş günümüzde, “saçma” veya “fantastik bir düşünce” gibi gelebilir.
Ancak beş dakikalık elektrik kesintilerinde bile, kentlerin ve insanların nasıl bir “panik” yaşadığını yaşamak, hayata karşı reflekslerin körleştiğini görmek, yukarıdaki duygu üzerinde düşünmemizi gerekli kılıyor.
O nedenledir ki hayat; “makro ve mikro planlar”ın her gün yeniden gözden geçirilmesini zorunluluk haline getiriyor.
Hele “her an” değişen, bir saat öncenin bir saat sonraya referans olamadığı günümüz dünyasında, “planlama yapmak”, başarılı olmanın “olmazsa olmazı” olarak yer alıyor.
Tabii burada kritik olan; “doğru planlama yapmak”tır.
Zira “planlamada hata yapmak, başarısızlığı planlamaktır.”
Başarısızlığı planlamamak; planlamanın “değişmez” olmadığını, sürekli müdahale edilebilir olduğunu kabul etmekten geçiyor.
Uzun yol gemileri, limandan çıkarken rotasını planlar. Ancak yolculuk sırasında planlanan rota, sürekli revize edilir, yenilenir…
Hayat demiryolu üzerinde yolculuk yapmak değil, güneşsiz havalarda okyanusta yolculuk yapmaktır.
Sürdürülebilirlik kavramının da temel koşullarından biri, değişen durumlar karşısında, yeni kararlar alıp uygulayabilmektir.
İnsanın ürettiği tüm araçlar, hayatı kolaylaştırmak için önemlidir ve kullanmak iyidir. Ancak onların “planlama” yapabilme yeteneği yoktur.
O nedenledir ki “Akıl”, hala en önemli “navigasyon cihazı”…
Bir önceki yazı Mutlu Olmayı Öğrenmek…
Leave A Reply