İnsanın hayat ile ilişkisini algılayabilmek için, kum saati iyi bir göstergedir.
Çoğunlukla insan, kum saatinin alt ya da üst haznesine bakarak, davranış geliştirir.
Üst taraftaki kumun miktarı, davranışları şekillendirmede belirleyicidir.
Çok olduğunda; “daha çok var, aceleye gerek yok” düşüncesi, kum azaldığında, “eyvah, zaman bitiyor”a dönüşebilir.
Oysa davranış geliştirirken, haznelerdeki kum miktarına bakmak yerine, kum saatinden akan kuma bakmak çok daha yararlıdır. Üstteki kumdan bağımsız olarak, akan kum miktarı hep aynıdır.
Esas olan kum saatinden akan miktardır.
Hayatı, akan kum gibi planlayanlar, sistemler inşa edebilir ve belli bir tutarlılığa sahiptir.
Haznedeki miktarlar üzerinden yaşayanlar ise, sistemsiz ve tutarsız davranışlar gösterme konusunda ölçüsüzdürler.
Üretim alanları şekillendirilirken de bu “dualite” kendini gösterir.
Sistemlerin çizgisel karakter göstermesi gerektiğini düşünenler, kum saatinin akışı gibi davranırlar. Duruma göre davranış geliştirenler ise haznedeki miktarlara göre davranırlar.
Sistem ya da sistemsizlik tam da budur…
Her yönetim, kendi öznelliği ışığında “kendi sistem”ini kurabilirse, daha stabil süreçler yaşar. Ve hangi koşul altında olursa olsun, tutarlı bir seyir izler.
Tersi durumlarda ise; rahatlık/panik, sevinç/keder gibi insana özgü olan, ancak üretim alanlarının akışını etkilememesi gereken duygular, yönetim biçimlerine dönüşür. Bu duygularla yönetilen her sistem, “kesmeyen kör makas” gibidir.
Çaba, iyi niyet, enerji kullanımı çoktur da, sonuç yoktur…
Bir önceki yazı “Bahar“
2 Comments
Ben de; en çok kum saatlerinin kendi başına buyruk, ahenkle akmasına hep hayran kalmışımdır… Demek ki; sebebi buymuş, fark etmemi sağladınız.Kaleminizdeki duygu ve düşüncelere sağlık……….
Bu nedenle kum saati gibi sistemli çalışan firmalara düzgün, kurumsal firmalar diyoruz.Örnek AGT,R.B. gibi.. Elinize sağlık