“İstişareden ayrılma, istişare tedbirli olmanın gereğidir.” der, Mısır Valisi olarak atadığı Malik B. Eşter’e gönderdiği emirnamede Hz. Ali…
İnsanın gelişmesinin ve doğru karar vermesinin temel yöntemlerinden biridir istişare etmek. Bilgisine, deneyimine ve en önemlisi ön yargısız olduğuna güvenilen insanlarla, üzerinde çalışılan konuları irdelemek, farklı zihinlerin aynı konuyu nasıl değerlendirdiğini bilmek, gelişmek için çok önemli.
Özellikle şirketlerin yaşamında bu, var olmanın en önemli unsurudur. Yöneticilerin birbirleriyle, yöneticilerin çalışanlarıyla, çalışanların diğer çalışanlarla yapmış olduğu değerlendirmeler kaçınılmaz olarak bir sinerji oluşturur. Bu sinerjiyi, sistemi harekete geçirecek enerjiye dönüştürecek olan da yine istişare süreçlerini başlatacak olanlar, yani yöneticiler olacaktır.
İştişare etmenin olmazsa olmazları ise;
İstişare edilecek konunun bütünlüğünün ortaya konulması,
İletişim kanallarının açık olması. Tek yanlı bir yaklaşımın olmaması,
Tüm istişare edenlere eşit mesafede olmak,
İstişare edilen ortamın “güven” üzerine kurulmuş olmasıdır.
Bunlar yapılabildiği oranda, “şeffaf şirket” olmak mümkündür.
Ancak istişare deyip; dedikodu yapmak, hiyerarşik yapının olanaklarını bir baskı unsuru olarak kullanmak ise; “kapalı şirket” inşa etmenin kestirme yoludur.
O nedenledir ki; gerçek anlamda sonuç alıcı istişare etmek; şirketlerin yaşam felsefelerinin yapı taşlarından biri yapılabildiği oranda, yararlıdır.
Yöneticiler için istişare süreçlerinde; bir taraftan söylenenleri “can kulağı ile dinlemek”, diğer taraftan ise; “satır aralarında ruhumu okşayanlar var mı diye bakmak” önemlidir.
Zira bu süreçlerde öne çıkan en belirgin şey, “duymak istenenin söylenmesi”dir. Bu ruha iyi gelir ama gözleri görmez, doğru adamları seçemez olurlar…
Hata yapmamak için “tedbir almak”; konulara dışarıdan bakabilen “nesnel göz”lerin insanın ve şirketlerin habitatında bulunmasıyla mümkün…
Bir önceki yazı Zaman Tüneli…
Leave A Reply