Dünya pazarlarında rekabetin artması ile birlikte, pazarlama alanına dair bilginin de tamamen değişmesi ihtiyacı dillendirilmeye başlanmıştı.
O günlerden bu yana, birçok yeni strateji ortaya atıldı. Her yeni ortaya atılan düşünce, öncekilere dair bir eleştiri ve yine onların “yanlışlığı” üzerineydi.
Her yeni düşünce, eskileri yıkıp geçiyor, giderek pazarlama denilen alan “mekanik” bir sisteme dönüştürülmeye çalışılıyordu.
Her şey gibi “pazarlama”da mekanik hale getirilse, “ne güzel olurdu” diye düşünmüş olabilir teorisyenler.
Böyle yaptığınızda, insanı ve daha önemlisi duyguları aradan çıkarmış oluyordunuz ki, çoğu kurum ve kişinin bayıla bayıla peşinden koşacağı bir şey olurdu. İstatistikler, veriler, parametreler… Hatta anonimleşmiş insan davranışları… Bunun ışığında bir strateji… Sonra gelsin büyük cirolar, büyük başarılar… Bu bugüne kadar karşılık buldu mu? Şüpheli…
Bütün bunları bana yeniden düşündüren İngiltere’de yapılan erken seçim ve sonuçları.
Muhafazakar Parti, istatistikler ışığında başarının geleceğini düşünerek stratejik bir hata yaptı. Rakamlar, mutlak zafer diyordu…
İngiltere Başbakanı Theresa May, nisan ayında Avam Kamarası’nda çoğunluğu elde edebilmek için, erken seçim kararı aldı. 8 Haziran’da yapılan seçimlerde çoğunluğu kaybetti ve belki de Kuzey İrlanda Demokratik Birlik Partisi’ni koalisyon kurmaya ikna edemezse, iktidarını da kaybedecek…
İngiltere seçimleri ve son birkaç yıldır dünyanın değişik ülkelerinde yapılan seçimlerde çıkan sonuçlar, “toplumun nabzını tutmak” gibi genellemeler yapan tespitlerin geçerliliğini yitirdiğini, bunun yerine ise “kişinin nabzını tutan” bir yöntemin bulunması gerektiğini gösteriyor…
Zira genellemeler üzerinden bir projeksiyon yapmaya kalktığınızda, görüldü ki projeksiyonun lambası patlıyor.
Bütün bunlar bize şunu gösteriyor ki; gerek iş hayatında gerekse siyasal ve kültürel alanlarda “insan” bir varlık olarak “özne” olmak zorunda…
Bir başka deyişle insan “rakam” değildir…
Bir önceki yazı Doğu, Batı, Şans…
Leave A Reply