Son günlerin çılgınlığı, kuşkusuz ki “soyağacı” üzerine yaşananlar. Herkes, e-devlet üzerinden geçmişini öğrenmeye çalışmakta. Devletin arşivler ve nüfus kayıtları üzerinden çıkarmış olduğu kişilerin geriye doğru soyağacı bilgileri, dijital ortama yüklendiğinden bu yana, tıklanma rekorları kırılıyor, yoğunluktan sistem çöküyor…
İnsan, “ne meraklıymışız” demeden edemiyor…
Böyle neredeyse herkesin konuştuğu bir konu, doğaldır ki “sosyal medya”nın da ilgi odağı…
Yazılanlara bakılınca, çoğu kişi; ya safkanlığını görmek ya da “Mısır’da zengin bir büyük dede” peşinde…
Hayal kırıklıkları, yıkılan umutlar… Tabii tüm bunlar işin şakası…
İnsanın ve toplumların “geçmiş”e dair en küçük bilgisi bile, bugün ve yarını anlamak için çok değerli. O nedenledir ki “geçmiş”, daha doğru deyişle “tarih” çok değerlidir. İçinde yaşadığımız zaman dilimi de “tarih” konusunda, bir “yeniden keşif” sürecini yaşıyor.
Kitaplar yayınlanıyor, filmler çekiliyor, diziler peşi sıra yayınlanıyor… Bütün bunlar bir “tarih bilinci” oluşturur mu? Bunu da “bugün” tarih olduğunda öğreneceğiz.
Ancak şu bir gerçek ki tarih, bir “bilinç” olarak var olabildiği oranda, “gelecek” çıkarılan bir alan. Böyle sonuçlara ulaşabilmenin en önemli ipucu ise; tarihe belli bir mesafeden ve “objektif” bakabilmek.
Geçtiğimiz yazımda “geleceği düşünebilmek” demiştim… Gerçekten de onu ancak düşünebiliriz. “Geçmişi okuyabilmek” dediğimizde ise; tek taraftan akan bilgiler ile değil, tarihin bütün paydaşlarının sahip olduğu bilgi ile “karşılaştırmalı” okuyabilmek beceri ve metodolojisini geliştirmek gerekir. Ancak o zaman, okuduklarımızdan, baktıklarımızdan bugüne ve geleceğe dersler çıkarabiliriz.
[Anla]mak; doğru [oku]maktan geçer.
Şirketler içinde bu durum geçerlidir. Örneğin geçtiğimiz yüzyılın yönetim sistemlerinde yaşananlar, tabii ki o güne aittir. Ancak o yaşanmışların satır aralarındaki küçücük bir ayrıntı, bugüne ve daha da ötesi yarına ışık tutabilir…
Bütün bunlar bizi; hem kişisel, hem de şirket geçmişimizi, belli bir sistem içinde kayıt altına almayı zorunlu kılıyor. Zira, dönüp dönüp okuyabildiğimiz oranda yüzümüz geleceğe dönük olabilir…
Soyağaçları, tarih, bizim değiştirebileceğimiz şeyler değildir. Onu değiştirmeye çabalamak yerine, onu doğru okumak, bugün ve gelecek için daha değerlidir…
Bir önceki yazı Geleceği Düşünebilmek…
Comment
Her yazınız gibi bu yazınızı da çok beğendim.Kutluyorum.