Üretim ve onunla iç içe girmiş olan ticaret dünyasının bugününe baktığımızda, stabil, düz bir çizgi özelliği taşımadığı, aksine aynı anda hem karmaşık hem de doğrusal özelliklere sahip olduğunu görüyoruz.
İlginç olan ise; bu durumun stabil hale gelmesi artık olasılık dışı. Dünya ekonomik sisteminden söz edilecekse, eskinin nedenleri ve sonuçları on yıllar öncesinden kestirilebilen özelliklere artık sahip olmadığıdır.
Bugünün özelliği; bir yanıyla düzenli, diğer yanı ile ise kaotik olan çok sayıdaki etkileşim parametresinin ekonomik sistemleri etkilediğidir. Bu durum, kaçınılmaz olarak sistemlerde büyük değişim ve dönüşümlere neden olmakta…
Açıkçası dünya “bilinmez” bir değişim ve dönüşümün eşiğinde demek abartı olmayacaktır. Bundan birkaç yıl önce, “korumacı ekonomi” lafını ortaya atmaya kalksaydınız, “bu lafa kargalar bile güler” derlerdi… Bugün örneğin son G7 zirvesinde alınan kararlara bakıldığında, kargaların sadece Van Gogh resimlerinde kaldığını görebiliriz…
Uzun zamandır dillerde dolaşan “büyük değişim ve dönüşüm”, bu sefer gerçek oluyor galiba…
Bu yeni durum, şirketler için bir eşik aslında. Bu dönemlerde çoğu şirket kendi yönettiği bir dönüşüm süreci yaratmak yerine, ortamın dayattığı dönüşüm ile kendini sınırlı tutar. Bu değişim ve dönüşüm dönemlerinin kaçınılmaz olarak dayattığı/olanak tanıdığı “sıçrama”ları gerçekleştirmek yerine, bunu bir risk olarak görmekte. Bu dönemlerde, atılım yapmayı, dönüşümü kendi iradesi ile yapmayanlar/yapamayanlar, sistemi yaratan değil, sistemin herhangi bir unsuru olmanın ötesine geçemiyorlar.
Oysa bu zamanlarda yapılması gereken; gündelik değişim fikirleri üretmek yerine, şirketlerin dönüşüm potansiyellerini açığa çıkarmak olmalıdır. Bunu yapabilenler, belki risk alıyor görünebilir… Oysa bu bir risk alma değil, “sıçrama” yapmaktır.
Albert Einstein; “Bugünkü problemler, yaratılmış oldukları mantığın aynısı ile çözülemez” der. Gündelik değişim fikirleri üretmek, bugüne bugünün mantığı ile bakmaktan öteye geçmiyor. Einstein’ın işaret ettiği gibi, bugünün durumunu başka bir paradigma düzleminde okumak, “sıçrama” yapmaya olanak tanıyabilir…
“Sıçrama” kavramı konuşulmaya başlandığında, şirketin dönüşüm potansiyeli de harekete geçmiş demektir…
Bu süreç tıpkı otomobil yarışlarında, motorun ısıtıldığı zamanlara benzer. Yarışta olmak için, motoru ısıtmak lazım…
Bir önceki yazı “SENİ SEVİYORUM BABA” DİYEBİLMEK…
Leave A Reply