Aile şirketlerinde, aile ile şirket arasındaki ilişki izlenmeye değerdir.
Hele aile şirketleri, “kurumsallaşma”nın eşiğinde ise, izleme daha da önem kazanır.
Önemlidir… Aile şirketlerindeki ilişkiler, kurumsallaşmayı belirleyen temel unsurlardan biridir.
Aile içinde, bireyler birbirlerini koşulsuz sever ve ona göre davranış geliştirir.
Bu davranışı, şirketin yapılanmasına da taşıyan ailelerin, problem yaşayacağı aşikardır.
Ailelerin koşulsuz sevgisi, herhangi bir artı değere karşılık gelmezken, şirketler, bünyesine kattığı her aile ferdinden bir “değer” üretmesini bekler.
Aile ile şirketlerin bireylerden farklı beklentiler içinde olduğunu bilmek, kurumsallaşma eşiğinin farkında olmaktır.
Ya eşik geçilecektir, ya da “eşik” sonsuza kadar beklenilen bir “bekleme odası” olacaktır.
Eşikten geçenlere baktığımızda, insanlar ile şirketler arasındaki dengenin, gelecek üzerine doğru yapılandırıldığını görürüz.
“Bu kurumları ailelerimiz için kurduk. Kurduğumuzda ne isek bugünde aynıyız” gibi “tutarlı tutarsızlık” içinde olanlar, bekleme odalarının müdavimleridirler.
Şirketler büyüdükçe, onu yöneten zihinlerin de beklentilere paralel büyümesi gerekir.
Büyüyemeyen zihinler, şirketlerini kum havuzuna çevirirler.
Kum havuzları eğlencelidir. Ancak doğru zamanda…
Bir önceki yazı “İş Bitirmek mi?, İşi Bitirmek mi?“
6 Comments
Yönetilen zihinler büyümedikce,onu yöneten zihinlerin ne kadar beklentisi olabilir ki..
“Sahiplenme” duygusu, “sahiplik” duygusunun önüne geçtiyse, geçmiş ve şu an için değil, gelecek için çalışılıyorsa,şirket için nasıl artı bir katma değer yaratılabileceği hesaplanıyorsa ;
hayat isimli “sekreter”, sizin kolunuza girip, bekleme odasından çıkartıp,
toplantı odasına almış demektir….
Mehmet Bey, elinize sağlık…
Yönetilen zihinlerin büyümesi, yönetenlerin liderlik vasıfları göstermesi ile mümkün olur. Çalışanlarına yapılabileceklerin önünü açmayan, onları belirli sınırlar altında tutan, desteklemeyen yöneticiler, yönetilen zihinlerin büyümesini sağlayamaz. Ancak eskinin yerine, yeniyi koyarak geliştirmeye çalışır ki bu da kurum kültürünün ortadan yok olmasına sebep olur. Lider; vizyon ve misyon yaratan kişidir. Öncüdür…
”Bekleme odası”ndan ”Eşik” atlatmak için halı sermeye hazır bir LİDER; zaten
vizyon ve misyon sahibidir,YÖNETEN dir.
Kişiler ise kendi vizyon ve misyonlarını yaratmalıdır,bunun yolu”KİŞİSEL GELİŞİM”üzerine çaba göstermekten geçer,ozaman beklentilere cevap verilebilir.
Anlatmak istediğim Kurumsal gelişimin temeli Kişisel gelişimdir.
Yani; ”HERŞEY SENİNLE BAŞLAR”(Mümin SEKMAN) Okumayan geç kalmış sayılmaz.
Bir’de Öncü ile Çobanı karıştırmamak gerekir..
Mehmet bey, yine güzel bir metafor ile kurumsallaşma çabasını dile getirmişsiniz. Etrafındaki değişen dinamikleri farkedebilen, öğrenebilen ile farkedemeyen, öğrenemeyen organizasyonlar…
Belkide evim zannettiğim yer sadece eve dönüşmüş bir bekleme odasıdır… Kim bilir 🙂
Sevgiler
şuan dünyada, iş hayatında en değerli şey zaman iken, bireyin ailedende olsa bir şey yapıp yapamayacağını beklemek , iş yerini arpalığa çevirmek ne kötü…