Uzun zamandır bir “belirsizlik” olarak süregelen ekonomik sessizliği giderecek uluslararası anlaşmaların getirdiği olumlu hava, geleceğe tutulan bir fener gibi önümüzü aydınlatıyor.
Gri bulutların esintilerle maviye döndüğü bu günlerde, iki olay yüreğimizdeki “karanlık dehlizler”in kapısını araladı.
“Zor zamanlar” kavramı, her zaman kullanılmayacak kadar büyüktür.
İçinde yaşadığımız günler ise bu kavramı hissettiriyor.
Antalya’nın kalbi, Adrasan ve Olympos’taki orman yangınları tam söndürüldü derken, Türkiye’nin dünyaya açılan kapısı İstanbul Atatürk Havalimanı’ndaki terör saldırısı ve yitip giden masum hayatlar…
Bütün bunlar hepimizi derinden etkiliyor, üzüyor…
Ancak bu ülke, hepimizin “yaşam alanı”. Başka gideceğimiz, “yurt” diyebileceğimiz, anılarımız olan bir ülke yok. En önemlisi, başka zamanlar yok. O nedenledir ki; pozitif bakabilmek, olumsuzlukların etkisini azaltacaktır.
Önümüz bayram, her bayram, yeni heyecanlar, yeni mutluluklar, yeni kavuşmalardır.
Tabii yaşı ilerlemiş olanlar için ise; “ah, nerede eski bayramlar” cümlesinin kullanıldığı zamanlar.
Doğaldır ki, her dönem; kendi zamanının bayramını yaşıyor. Ne geçmiş zamanların bayramları bugün yaşanabilir, ne de yarın bugünün bayramları yaşanacak…
Geleneğin, ritüellerin dönemi geçti diyenler bir hayli fazla. Standart bir mesajı, telefonda kayıtlı bütün kişilere gönderdiğiniz an, aslında bayram bitiyor.
Sonra… Sonrasında bugünün bayramı “tatil” yaşanıyor.
İşin şakası tabii bu…
Yine büyüklerin elleri öpülmeli, küçüklere “büyük” sevinçler olacak “küçük” hediyeler verilmeli, hayatlarında unutamayacakları anlar yaşatılmalı.
Kişisel olarak ise; zihni bir anlamda “yenileme”, anıları, bilgileri “tasnif etme” zamanı…
Kısacası bayram; önceki günle, bayramın bittiği gün arasında, hem ruhen, hem de bedenen daha olumlu olunacağı zaman.
Bu ülke ne zaman bir olumsuzluk yaşasa, onu aşacağı bir güzellik de ortaya çıkıyor. Güzellik getiren bir bayram olması dileğiyle…
Bir önceki yazı Biz, Birlikte Güçlüyüz…
Leave A Reply