İnsan kendisi ile yüzleşmeye, baş başa kalmaya ihtiyaç duyar.
Bu ihtiyacın kökeninde; belleğimiz ile geleceğin doldurulmayı bekleyen boş levhaları arasında gidip gelme isteği yatar.
Bunun gerçekleşmesi için de insanın ‘’yalnızlığını yalnız’’ yaşaması gerekir.
Bu bir melankoliye kapılmak, kendini kendinden tecrit etmek değil, gelecek üzerine düşünceler üretebilme, onun da ötesinde arınma isteğidir.
Arınmak; geleceğe doğru ruhun yeniden hazır hale getirilmesidir.
Arınmayı tetikleyen birçok etkenin başında, ilginçtir ki ‘’mekan’’lar gelir.
Mekanlar, mekanlar, mekanlar…
Ruhun kendi ile baş başa kalmasının olanaklı kılındığı yerler.
Kimi için bir boşluk,
Kimi için devasa anıtsal bir yapı,
Kimi için bir kumsal,
Kimi için bir dağın zirvesi,
Kimi için işlek bir cadde,
Kimi için bir merdiven,
Kimi için ise köy kahvesinde bir sandalye…
Her insan, kendiyle baş başa kalabileceği kendi mekanını keşfetmeli.
Mekanların ruhu, mekanların sinerjisi, insanın tanıdığını düşündüğü kendisi ile, her seferinde bir kere daha yüzleşmesine olanak tanır.
O nedenledir ki her insan, kendine ayna olan mekanları bulmalı, o mekanları dönem dönem ziyaret etmeli…
Mekanla yalnız kalmalı… Kokusunu, nefesini o mekana bırakmalı.
Bırakmalı ki; mekan da onu içine alsın, içselleştirsin…
‘’Kim mekanlarla uğraşacak… Bize verilen, bize önerilen yerlere gitmek yeterli’’ diyenlerin sesini duyar gibi oluyorum…
Kolaya kaçmadan, içimizden gelen seslere kulak verelim. Mutlaka sizi çağıran bir ses duyacaksınız.
Çağrıya kulak verin, o mekana ya da mekanlara gidin.
Mekanların her çağrısı, arınma için bir fırsattır.
Bir önceki yazı Akıl Oyunları…
2 Comments
Bizi biz yapan her birimizin içinde var olan öz varlığımızdır. Bize özeldir, dinlememiz gereken sadece O’dur. Duymak içinse sadece dinlemeyi bilmek gerekir.
Gene gökkuşağı gibi bir yazı…
Fuzuli,Karacaoğlan,Yunus Emre,Fazıl Say kokuyor…Eminim bu nefis yazı ve fotoğraflar kitaplaşacak.
Sonsuz teşekkürler Semih Bey…