Bugünün dijital dünyası; mektup sözcüğünü çok kullanmasa da, postanın sembolü olarak mektupların içine konulduğu zarfı kullanıyor.
Mektuplar…
İnsanın zenginliği, gönderdiği mektuplarına (hadi bugünün diliyle söylersek mesajlar) aldığı geri dönüşler ile belirlenebilir.
Kişinin gelişiminde de “geri dönüşler”, farkında olunmasa da en geliştirici ögedir.
Şirketlerin varlıklarını sürdürebilmeleri ve doğru bir yapılanma içinde olabilmeleri ise, yatay ve düşey düzlemlerdeki “feedback”ler ile mümkün.
Feedback, şirket içinde gerçek anlamda bir iletişim ağı oluşturmak anlamına geliyor. Geri dönüşü olan bir bilgi akışı…
Bunun inşa edilmesi gereken, bir sistem olarak düşünmek ve o doğrultuda bir “geri dönüş kültürü” oluşturmak. Söylenmesi kolay, ancak uygulaması zor olan bir iş…
Genel kullanımı ile feedback; çoğunlukla “geri bildirim” yapanın bir eylemi gibi algılansa da, geri bildirimin tetikleyicisi ya da bir başka deyişle harekete geçiricisi, “geri bildirimi” alandır.
Geri bildirimler; bir duvarla karşılaşmak değil, “yüz yüze” gelmektir.
Yüz yüze gelmek, ister fiziki, ister bir aracı (mesaj) ile olsun, “insani” dir.
Bunu bir ön kabul olarak benimsemek, şirketlerin geleceğini olumlu etkiler.
Tüm tarafların, geri bildirimlerin belirli bir durumu ve eylemi hedeflediğini, onun ötesinde, mesajların altında başka niyetlerin olmayacağını benimsemesi, sağlıklı bir bilgi akışı sağlar.
Geri bildirimler, günlük rutin mesaj trafiğinin içinde yer alır. Ancak rutinin kendisi olmamalıdır.
Çalışanlar, yatay ve düşey geri dönüşleri “eleştiri” gibi algılama eğilimindedirler.
Feedback’ler içinde eleştiriyi barındırsa da, sonuç değil, süreç odaklıdır.
Geri dönüşleri sürecin bir parçası olarak algılamak, “akışın akışkanlığını” arttırmak için önemlidir.
Evet…
Akışkanlık…
Şirketleri rakiplerin önüne geçiren tılsımlı sözcük…
Bir önceki yazı İştahlı Olmak…
Leave A Reply